6 Şubat 2023’te Türkiye, tarihindeki en büyük doğal afetlerden biri ile sarsıldı. Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler tam on ili vurdu. Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Osmaniye ve Adana’da yaşanan depremlerde on binlerce insan hayatını kaybetti. Depremzedeler ve yakınları enkaz adreslerini Twitter üzerinden paylaşarak yardım çağrısında bulundular. Şehirlerden yerle yeksan olan binalara, afetzedelerin yardım çağrılarına dair görüntüler sosyal medya hesaplarında paylaşılırken ulusal kanallar da enkazdan kurtarılan vatandaşları “mucize” başlığı ile paylaştı. Saatler, günler geçti. 16 Şubat itibarıyla depremde can kaybı 36 bin 187’e yükseldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan depremin ardından Kahramanmaraş’ı ziyaret etti. Vatandaşlarla birlikteyken bir afetzedeyi şöyle teselli etti: Olanlar hep oldu. Bunlar kader planının içinde olan şeyler.
Türkiye, tarihinde bir dizi yıkıcı depreme tanıklık etse de iktidarlar ve yerel yönetimler gerekli önlemleri almadığı için depremdeki can kayıplarını kader olarak tanımlamak zor. İzlenen imar politikaları, bu politikaların uygulanmasındaki usulsüzlükler, kimi binaların depremin yıkıcı etkilerine rağmen sapasağlam ayakta durup kimisinin yerle bir olması depremin ne ölçüde bir coğrafyanın kaderi olabileceği sorusunu düşündürüyor. İmar affı da coğrafyanın kaderini düşündüren politikalardan biri.
İmar affı kaçak ya da ruhsata aykırı yapılan binalara “Yapı Kayıt Belgesi” verilmesi yoluyla resmiyet kazandırılması anlamına geliyor. Bir başka deyişle imar affı ile deprem bölgelerinde ve Deprem Yönetmeliğine aykırı şekilde inşa edilen binalar da “affediliyor” ve kaçak yapı olmaktan çıkıyor, yasallaşıyor. İmar affı, Demokrat Parti iktidarında 1955 yılında izlenmeye başlanan bir politika olsa da konuyla ilgili ilk kanuni düzenleme 1984 yılında, Özal iktidarında yapıldı. AK Parti iktidarı döneminde ise imar affı toplamda 7 kez kanunlaştırıldı. Bunların ilki 2003 yılında gerçekleşti. Bu tarihte yapı kullanma izni verilmeyen yapılara geçici olarak elektrik bağlanma hakkı verildi. Bu durum kaçak yapıların kamusal hizmetlerin götürülmesi yoluyla meşrulaşmasının önünü açtı.
Temmuz 2005’te kaçak bina inşa etmek hapis cezası verilecek bir suç olmaktan çıkarıldı. Böylece depreme dayanıklı bina yapmayan ve bu kaçak yapılara elektrik, su gibi hizmetleri sağlayan kişiler ve kurumlar bir kez daha “affedildi”. Yapılan değişiklikle; “Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişiler ile bu yapılara elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişilerin, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları” engellendi.
2012 yılına geldiğimizde Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikle imar ve gecekondu mevzuatına aykırı yapılara uygulanacak af nitelikli işlemlerin süresi önce 3 yıl sonrasında bir 3 yıl daha uzatıldı.
İmar affı düzenlemesi son kez Mayıs 2018’de yapıldı. Bu sefer bu siyasetin adı İmar Barışı’ydı. “İmar Barışı” 18 Mayıs 2018 tarihinde İmar Kanunu’na eklenen geçici madde ile Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanan broşürde “imar barışı”, “imar mevzuatına veya ruhsata aykırı yapılara verilecek yapı kayıt belgesiyle vatandaşlarımızın imar sorunlarının çözülmesi” olarak tanımlanıyordu. Bu düzenleme 31 Aralık 2017’den önce inşa edilen yapıları kapsıyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2018 genel seçimleri öncesi düzenlediği mitinglerde, Hatay’da imar barışı ile 205 bin Hataylı’nın sorununu çözdüğünü belirtmişti. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum 26 Haziran 2019’ya yaptığı konuşmada imar barışına 10 milyon 250 bin vatandaşın başvurduğunu söyledi. Bunun yanında depremden yalnızca birkaç ay önce 11 Ekim 2022 tarihinde BBP Genel Başkanı Mustafa Destici bu konuda yeni bir kanun teklifini TBMM Başkanlığına sunmuştu.
2018 verilerine göre deprem bölgesi olan 10 ilde toplamda 294 bin 165 yapı, yapı kayıt belgesi verilmesiyle yasal statüye sahip oldu. İmar affıyla ilgili bir diğer nokta ise yapıların depreme dayanıklılığına dair sadece yapı sahibinin beyanının esas alınması. Eğer ki yapı sahibinin yalan beyanda bulunduğu anlaşılırsa yapı sahibine 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası veriliyor.
İmar affı, siyasi çıkarlar için izlenen ve insan hayatını hiçe sayan klientalist politikalardan yalnızca biri. Deprem bölgesi olan Türkiye’de resmi kurumların depreme dayanıklı olmayan bu yapıları inşa edenleri ve bu yapılara hizmet sağlayanları bu politikalarla “affetmeleri”, kaçak yapı inşa edilmesinin önünü açıyor, acıların ve enkazların temelini atıyor.