Yayınlanan araştırma sonuçları İstanbul Ekonomi Araştırma tarafından,9-13 Eylül 2021 tarihlerinde Türkiye çapında 12 ilde 1495 kişi ile yapılan anket çalışmasının sonucudur.
Afganistan’da kendine özgü bir şer’i rejim ilan Taliban, hem Türkiye hem dünya gündemini Ağustos 2021 boyunca meşgul etti ve hala ediyor. Nasıl ki başka siyasi görüşlerden insanlar kendi düşüncelerinin dünyanın başka bir yerinde güç kazanmasından memnuniyet duyuyorlarsa, Şeriat ve İslami cumhuriyet rejimini destekleyen insanlar da geçtiğimiz Ağustos ayından beri benzer bir hal içinde olabilirler.
Taliban’ın sözde zaferinin arkasından, Eylül 2021’de de Türkiye’de laiklik tartışması başladı. Adli yıl açılışında Diyanet İşleri Başkanı’nın bulunması ve öne çıkması ile tekrar alevlenen laiklik tartışmaları, aslında çoğu zaman anayasa tartışmalarına bağlanıyor. Ancak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile anayasa tartışmaları da artık zayıfladı. Anayasanın üstünlüğü için güçler ayrılığına dayanan parlamenter demokrasi gerekirken, diğer yönetim biçimlerinde anayasa bir esas değil, “yardımcı döküman” niteliğine indirgenmiş oluyor.
Taliban’ın sözde zaferi ve Türkiye’deki laiklik tartışmaları sürmekteyken, katılımcılarımıza Türkiye’nin nasıl bir yönetim biçimini tercih etmesi gerektiğini sorduk.
Grafikte de görüldüğü üzere, Türkiye genelinde yaptığımız araştırma sonucunda güçler ayrılığını esas alan bir yönetim biçimini tercih edenler %63 çoğunlukta. Bu orana bakarak demokrasi ve cumhuriyetin hala bir toplumsal norm olduğunu söyleyebiliriz.
“Güç ve yetkilerin tek merkezde toplandığı” yönetim biçimlerine örnek olarak faşizm veya monarşi gösterilebilir. Tercihi bu yönde olan katılımcılar %18’lik bir azınlığı oluşturuyor. Bu şıkta geçen “tek merkezde” ifadesi, bazı katılımcılara “merkezi otorite”, dolayısıyla “üniter devlet” çağrışımı yapmış olabilir. Her ne kadar sorumuzda bunu kastetmemiş olsak da, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünü düşünerek bu şıkka yönelmiş katılımcılar olabilir. Ancak unutulmamalı ki, 2016 yılından bu yana Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü ve bekası üzerinden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi lehine söylemler üretildi, siyasi kampanyalar yapıldı. Bu yüzden yönetim biçimi ve Türkiye’nin bölünmezliği arasında bağ kuran katılımcılarımız da yok sayılmamalı.
Türkiye’de İslami ve Şer’i bir yönetim biçimi isteyenlerin oranı %19. Bu sonuç her ne kadar ilk bakışta çarpıcı bir sonuç gibi görünse de, aslında bizim yaptığımız bu son araştırma bu konuda yapılmış ilk ve tek araştırma değil. Örneğin Ali Çarkoğlu gibi, Türkiye’de dindarlık ve din kültürü üzerine çalışmalar yapan biliminsanları ve onların yıllar içinde oluşturdukları bir bilimsel literatür var. Literatüre baktığımız zaman Türkiye’de Şeriat rejimi talebi kabaca %10-%20 arasında dönemsel olarak artıyor veya azalıyor. Bu anlamda bizim araştırma sonuçlarımız da bu skalanın içinde kalıyor. Başta da belirttiğimiz gibi, Türkiye’de ve dünyada yaşanan güncel olayların etkisiyle son zamanlarda bir artış olmuş olabilir ancak yine de %19’da takılıp kalıyor.