Türkiye’nin fırtınalı siyasi atmosferinde geriye dönüp partilerin kuruluş hikayelerini, nasıl travmalar ve kopuşlardan doğduğunu incelemeye devam ediyoruz. Şubat ayında kurulan ve Türkiye’nin siyasi hayatında özel yere sahip olan üç partiye yakından baktık: Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye İşçi Partisi ve Adalet Partisi.
Ülkücü Uyanış: Milliyetçi Hareket Partisi
70’li yıllar Türkiye’sinde tüm dünyada olduğu gibi 68 kuşağının rüzgârı hakimdi. Öğrenciler elde ettikleri yeni haklarla örgütlenmeyi ve iktidarlara meydan okumayı öğrenmişlerdi. Öğrenci eylemlerinin damgasını vurduğu 60’lı yıllarda uzun süre bu eylemlerde hiç kan dökülmedi. Bu barışçıl eylemler Meclis’te TİP Milletvekili Çetin Altan’a yapılan linç girişimi ve Amerikan 6. Filo’sunun Dolmabahçe açıklarına demir atmasıyla yerini kanlı şiddet eylemlerine bıraktı. Başbuğ’un MHP’si işte böyle bir Türkiye’de kuruldu.
MHP, 9 Şubat 1969 günü CMKP’nin (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) Adana’da yapılan genel kongresinde partinin adının değiştirilmesi kararıyla kuruldu. Kongreden sonra yapılan Genel İdare Kurulu toplantısında partinin amblemi üç hilal olarak belirlenirken partinin gençlik teşkilatı olarak görev yapan Ülkü Ocakları amblemi için de hilal içerisinde bozkurt işaretinde karar kılındı. CMKP’nin MHP’ye dönüşme süreci pek çoklarınca milliyetçiliğin islamcılaşma, bir başka deyişle Türkçülüğün ülkücüleşme süreci olarak yorumlandı. MHP katıldığı ilk seçimler olan 1969 genel seçimlerinde yüzde 3 oy almasına karşın Milli Bakiye Sistemi’nin kaldırılmasından ötürü yalnızca lideri Alparslan Türkeş’i Meclis’e sokabildi. İlerleyen süreçte kamuoyu desteğini arttıran MHP, 1975 yılındaki 1. Milliyetçi Cephe Hükümetine girerek kabinede iki bakanlık elde etti. 2. Milliyetçi Cephe Hükümetinde ise bu sayı beşe yükselirken Alparslan Türkeş de Başbakan Yardımcılığı görevini üstlendi. Aynı dönemde MHP ve partinin gençlik teşkilatı olan Ülkü Ocakları sıklıkla şiddet eylemleriyle anılıyordu. Medyaya ülkücü gençlerin komando kamplarında silahlı eylem eğitimleri aldığı haberleri yansırken Alparslan Türkeş, bu kampların ülkücü gençlerin tatillerini verimli değerlendirebilmek için gidip spor yaptığı, ülkücü külliyatı öğrendiği birer gençlik kampı olduğunu ifade etti.
MHP de diğer bütün siyasi partiler gibi 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle kapatıldı. 1985 yılına geldiğimizde MHP çizgisinde MÇP (Milliyetçi Çalışma Partisi) adında yeni bir parti kuruldu. Parti kurulduktan iki yıl sonra siyasi yasağı kaldırılan Alparslan Türkeş 1987 yılında MÇP Genel Başkanı seçildi. MÇP, Türkeş liderliğinde geçirdiği 6 yılın ardından kanuni yasağın kalkmasıyla birlikte eski ismi olan MHP’ye geri döndü. Alparslan Türkeş hayata gözlerini yumduğu 4 Nisan 1997’ye kadar MHP’nin ve ülkücü hareketin liderliğini sürdürdü.
Sol Rüzgârın Etkisinde: Türkiye İşçi Partisi
Türkiye İşçi Partisi, 27 Mayıs sonrası esen özgürlükçü rüzgârın etkisinde 13 Şubat 1961 tarihinde kurularak siyaset sahnesine çıktı. TİP’in mimarları İstanbul İşçi Sendikaları Birliği Başkanı Avni Erakalın ve İstanbul İşçi Sendikaları Genel Sekreteri Şaban Yıldız öncülüğündeki 12 sendikacıydı. Parti kurulduğunda ise Avni Erakalın Genel Başkan, Şaban Yıldız ise Genel Sekreter oldu. Parti kurulduktan bir yıl sonra Yeni Türkiye Partisi’nden milletvekili adayı olmak için istifa eden Avni Erakalın’ın yerine parti kurucularının teklifiyle Avukat Mehmet Ali Aybar getirildi. TİP asıl çıkışını da Mehmet Ali Aybar döneminde yaşadı. Aybar, bu döneme dek parti içinde resmi bir görev almamış fakat partinin kuruluşu ve parti tüzüğü yazımında dışarıdan destek vermişti. Parti programına Mustafa Kemal Atatürk’ün 1 Aralık 1921 tarihinde Meclis’te yaptığı konuşmadaki “devletin halkçı niteliği” ve “emperyalizmle savaşma zorunluluğu” ile ilgili bölümü ekleterek partinin siyaset sahnesindeki duruşunun belirlenmesinde etkili oldu.
1965 seçimlerinde %2,97 oy alan TİP, TBMM 13. Döneminde 15 milletvekiliyle temsil edildi. Bu Türk solunun Cumhuriyet tarihinde yakaladığı en büyük başarıydı. Bu başarıda Seçim Kanunu’ndaki Milli Bakiye Sistemi’nin de etkisi büyüktü.
TİP 71 Muhtırasının ardından alınan kararlar doğrultusunda 27 Temmuz 1971 tarihinde kapatıldı. İlerleyen yıllarda birçok kez kurulmuş olsa da Mehmet Ali Aybar döneminde yakaladığı başarıya ulaşamadı.
Küllerinden ve Travmalarından Doğan Merkez Sağ: Adalet Partisi
27 Mayıs Türkiye’nin merkez sağ geleneği için travmatik bir tarihti. 1960 askeri darbesi ordunun iradesiyle Demokrat Parti’nin on yıllık iktidarına son verirken DP’nin birçok milletvekili ve yöneticisini Yassıada’da topladı. Yassıada yargılamaları sonucu Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu 16 Eylül 1961’de idam edilirken Başbakan Adnan Menderes son nefesini 17 Eylül 1961’de idam sehpasında verdi.
Demokrat Parti’nin mirasçısı sayılan Adalet Partisi, Menderes’in idamından yedi ay önce, emekli Orgeneral Ragıp Gümüşpala tarafından 11 Şubat 1961’de kuruldu. Partinin “Adalet” ismini taşıması tesadüfi değildi. AP’yi 27 Mayıs döneminde, darbenin mimarlarıyla görüş ayrılığına düşen askerler, DP liderlerini ağır cezalardan kurtarmayı görev edinerek kurmuşlardı. Yassıada yargılamalarının ardından nihai amaç ise eski DP’lilere kaybettikleri itibarlarını kazandırmak ve bu kişilerin siyasi yasaklarını kaldırmaktı. AP bir intikam partisi miydi? Adalet Partisi’nin izlediği politikaları düşündüğümüzde partinin yaklaşımının intikamcı bir tavırdan uzak olduğunu görüyoruz. Bunun en temel örneği ise 1961 seçimleri oldu.
Adalet Partisi, 61 ilde teşkilatını kurarak Ekim 1961’de genel seçimlere katıldı. Katıldığı ilk seçimlerde %34,8 oy oranı ile 450 üyesi bulunan Meclis’e 158 milletvekili gönderdi. 1961 seçimlerinde Adalet Partisi ile birlikte merkez sağ partilerden Yeni Türkiye Partisi ve Cumhuriyetçi Köylü Partisi oyların %62’sini toplamıştı. Fakat sağın yükselişi ile ordunun içindeki Silahlı Kuvvetler Birliği (SKB) grubu alarma geçti, yapılan seçimlerin milli iradeyi tam olarak yansıtmadığını, ordunun yönetimi eline alması gerektiğini iddia etti. Ancak SKB onursal başkanı konumundaki Cevdet Sunay, bildiriyi askıya alıp siyasetçilerle uzlaşma yoluna gitmeyi tercih etti. Böylece bir araya gelen parti liderleri ve ordu mensuplarının görüşmeleri sonucunda Cemal Gürsel’in Cumhurbaşkanı olması ve Yassıada mahkumlarına af çıkarılmaması koşuluyla Meclis’in açılacağını belirten bir protokol imzalandı. Tarihe Çankaya Protokolü olarak geçen bu bildirinin ardından Türkiye’nin ilk koalisyon hükümeti olan AP-CHP koalisyonu kuruldu. Ordu, 1964’te AP’nin kurucusu Ragıp Gümüşpala’nın vefatıyla birlikte yeni genel başkanın seçilmesi sürecinde de AP’nin iç işlerine dahil olacak, Sunay’ın mektubunun ardından AP genel başkanlığında DP ile kuvvetli bağları olan Saadettin Bilgiç yerine Süleyman Demirel seçilecekti.
Adalet Partisi 1965 ve 1969 seçimlerinde sandıktan birinci parti çıksa da 1971 muhtırasıyla birlikte ordu, AP iktidarını düşürürken Süleyman Demirel’i de başbakanlık koltuğundan indirdi. Bir askeri darbe sonrası kurulan AP’yi 1980’de başka bir askeri darbe siyaset sahnesinden düşürdü. 12 Eylül askeri darbesi, dönemin bütün partileri gibi Adalet Partisi’nin de sonunu getirdi.