Yusufcan Kalkan
Büyük spor organizasyonlarına ev sahipliği yapmak, hem turizm geliri hem de dünya kamuoyunda itibar kazanmak açısından ülkeler için büyük önem teşkil ediyor. İçinde bulunduğumuz yüzyılın başından itibaren ise çeşitli spor organizasyonları, antidemokratik fakat ekonomik anlamda güçlü ülkelerin itibarları için çok daha sık kullandıkları büyük yatırım araçlarından (bkz. sportswashing) biri haline geldi.
Başta, futbol ve Formula 1 olmak üzere pek çok spor dalındaki büyük organizasyonlara Batı ülkeleri ev sahipliği yapıyordu. Günümüzde ise durum değişti. Artık büyük organizasyonlar eskiden olduğundan çok daha sık şekilde Batı ülkeleri dışında, Körfez ülkelerinde ve antidemokratik ülkelerde düzenleniyor. .
Örneğin 2004 yılında Bahreyn Prensi Salman Bin Hamid El Halife tarafından inşa edilen Bahreyn Uluslararası Pisti’nde ilk defa Grand Prix düzenlendi. Bahreyn Grand Prix Ortadoğu’da düzenlenen ilk Formula 1 yarışı oldu. Bahreyn’in bu başarısı, diğer pek çok körfez ülkesine ilham verdi ve Bahreyn’den sonra Birleşik Arap Emirlikleri’nin çabalarıyla ilk olarak 2009 yılında Abu Dabi’de Grand Prix düzenlenmeye başladı. Suudi Arabistan ise 2021 yılından itibaren Formula 1 yarışlarına ev sahipliği yapan bir başka Körfez ülkesi.
Körfez ülkeleri Avrupa futboluna da büyük yatırımlarda bulunuyorlar. Son yıllarda çok dikkat çeken iki yatırımdan söz etmek mümkün. Bunlardan ilki Ekim 2021’de Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu’nun 410 milyon dolara Newcastle United futbol takımını satın alması. İkincisi ise Katar Yatırım Fonu’nun 2011’de satın aldığı Paris Saint-Germain’in dünyanın en başarılı futbolcularından biri kabul edilen Lionel Messi’yi transfer etmesi. Tüm bunların yanı sıra, dünyanın en itibarlı spor etkinliği kabul edilen FIFA Dünya Kupası, 2022’nin Kasım ayında Katar’da düzenlenecek. Böylece, ilk defa bir Arap ve Müslüman ülke bu mega organizasyona ev sahipliği yapacak.
Demokratik yönetimden yoksun fakat Arap dünyasının elitleri kabul edilen Körfez ülkeleri, bu organizasyonları düzenlemeyi ülkelerinin itibarı, turizm ve diplomasi açısından kârlı görürken, organizasyon sahibi kurumlar da bu işbirliğinden ve gelen sponsorluklardan memnun görüyor.
Buna karşın, Avrupa’da, çoğu Avrupa merkezli olan bu spor organizasyonlarının demokratik olmayan ülkelerle olan yakınlığına yönelik eleştiriler de yükseliyor. Bazı kesimler, spor organizasyonlarının sadece eğlence ve paraya odaklı değil, etik/ahlaki ve politik olarak da sorumlu davranması gerektiğini düşünüyor.
YouGov’un 2022 yılı başında yayınladığı ankette çeşitli Batı ülkelerindeki insanlara büyük spor organizasyonlarının demokratik olmayan ülkelerle olan işbirliğine dair görüşleri soruldu. Ankete göre, Danimarka toplumunun %63’ü büyük spor organizasyonlarının demokratik olmayan ülkelerle işbirliğinde aşırı istekli olduğunu düşünüyor. Almanya’da ise bu oran %58. İsveç ve İspanya’da bu yönde görüş bildirenlerin oranı %57 iken, Britanya’da %52, Fransa’da %41 ve İtalya’da %39 ile en düşük seviyede.Ankette insanlara, spor organizasyonlarının düzenleneceği ülke hakkında karar alınırken bu ülkelerdeki insan hakları ihlallerinin dikkate alınıp alınmaması hakkında da soru yöneltildi. Buna göre, Avrupa toplumlarının büyük çoğunluğu spor organizasyonlarına ev sahipliği yapacak ülkeleri seçerken insan hakları ihlallerinin dikkate alınması gerektiğini düşünüyor. İspanya’da toplumun %83’ü bu görüşü savunurken İtalya, Danimarka, Almanya, Britanya ve Fransa’da bu oran %70’in üzerinde. Bu konuda anket sıralamasında son sırada yer alan İsveç’te dahi toplumun %67’si spor organizasyonlarının ülkelerle iş birliği yapmadan önce hükümetlerin insan hakları konusundaki hassasiyetlerinin dikkate alınması gerektiğini düşünüyor.
İnsan hakları ihlalleri yapılan bir ülkede düzenlenen spor organizasyonlarının takım veya sporcular tarafından boykot edilmesi gerektiğini düşünenlerin oranı ise oldukça yüksek. Bu konuda Britanya toplumu %59 ile ilk sırada yer alırken genel anket ortalaması %50’nin üzerinde seyrediyor. Batı Avrupa’da, sporcuların bu tür organizasyonları boykot etmelerine genel olarak olumlu yaklaşılıyor.
Öte yandan, Körfez ülkelerinin Avrupa merkezli spor organizasyonları ile yakın işbirliklerinin Batı toplumlarının Müslüman ve Arap dünyasına yönelik önyargıları olumlu yönde değiştirdiğinden de söz etmek mümkün. Newcastle United futbol takımının Suudi Arabistan yatırımı ile satın alınmasının ardından yapılan kutlamalarda şehrin sakinleri ve takım taraftarları olan İngilizler Suudi Arabistan bayrakları taşımıştı. Liverpool FC’de forma giyen Mısırlı futbolcu Muhammed Salah’ın başarılı performansının ardından yapılan araştırmalarda ise şehirde Müslümanlara yönelik nefret suçlarının azaldığı ortaya konmuştu.
Kaynaklar:
YouGov, “Eurotrack: should countries boycott international sporting events?”. erişim: 08.04.2022
BBC, “Democracy in sport: An uneasy relationship with politics”. erişim: 08.04.2022
https://www.bbc.com/sport/football/30876799
The Conversation, “How repressive states and governments use ‘sportswashing’ to remove stains on their reputation”. erişim: 08.04.2022
The Guardian, “Could 2022 be sportswashing’s biggest year?”. erişim: 08.04.2022
https://www.theguardian.com/sport/2022/jan/05/sportswashing-winter-olympics-world-cup
Hamdullah Baycar, “Körfez ülkeleri Avrupa futboluna neden ciddi yatırım yapıyor?”, Fikir Turu, 15.11.2021, erişim: 14.04.2022
https://fikirturu.com/spor/korfez-ulkeleri-avrupa-futboluna-neden-ciddi-yatirim-yapiyor/