İzel Kocaman
Küresel çaptaki liberal ekonomik uygulamalar dünyada zenginliği hiç olmadığı kadar arttırırken beraberinde yoksulluğun ve sosyal sorunların çoğalmasına da yol açtı. Gelişmekte olan ülkelerin yanı sıra gelişmiş ülkelerde de işsizlik, gelir güvencesizliği ve benzeri sosyal sorunların kronik hale gelmesiyle birlikte sosyal koruma politikaları küresel bir çözüm yöntemi olarak kabul görmüş ve bu bağlamda “Sosyal koruma” kavramı uluslararası literatürde yaygın olarak kullanılır hale geldi. Sosyal koruma en genel anlamda devletin yurttaşlarına sağladığı tüm koruma mekanizmaları olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla sosyal koruma; bireylerin insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürebilmeleri için gelir güvencesizliği karşısında yaşam koşullarını geliştirmek ve yaşam düzeyinin gerilemesini önlemek amacıyla kamusal alanda, bireylerin eşitliği ve sahip oldukları haklar temelinde, gelirin yeniden dağıtımı yoluyla sağlanan gelir ve hizmet desteklerinin tümünü kapsıyor.
TÜİK verilerine göre, sosyal koruma harcaması 2020 yılında %20,9 artış göstererek 655 milyar 599 milyon TL oldu. Bu harcamanın %98,5’ini 646 milyar 2 milyon TL ile sosyal koruma yardımları oluşturdu. Sosyal koruma yardımlarında ise en büyük harcama 300 milyar 902 milyon TL ile emekli/yaşlılara yapılan harcamalar oldu. Bunu 170 milyar 993 milyon TL ile hastalık/sağlık bakımı harcamaları takip etti.
Ülkemizde sosyal koruma harcamalarının gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) içindeki payı 2020 yılında %13 oldu. Bir önceki yılda ise bu oran %12,5 idi. Sosyal korumaların GSYH içindeki payında yıldan yıla bir artış olduğunu söylemek yanlış olmaz. Risk/ihtiyaç grupları bazında bakıldığın zaman ise emekli/yaşlılara yapılan harcamaların %6 ile en büyük paya sahip olduğu görülüyor. Bunu %3,4 ile hastalık/sağlık bakımı harcamaları ve %1,5 ile dul/yetim harcamaları takip ediyor.
Sosyal koruma harcamalarının bir kolu olan nakdi yardımlarda en büyük payı %66,5 ile emekli/yaşlılara yapılan yardımlar oluşturdu. Bunu %16,2 ile dul/yetim yardımları ve %9,7 ile işsizlik yardımları takip etti. Sosyal koruma gelirlerinin %40,3’ünü devlet katkıları, %29,1’ini işveren sosyal katkıları ve %24,4’ünü koruma kapsamındaki bireyler ,geçici koruma kapsamındaki kişiler, tarafından yapılan sosyal katkılar oluşturdu.
Ülkemizde sosyal koruma kapsamında emekli/yaşlı, dul/yetim ve engelli/malül maaşı alan kişi sayısı 2019 yılında 14 milyon 89 bin iken, %1,4 artarak 2020 yılında 14 milyon 288 bin kişiye yükseldi. Sosyal koruma kapsamında maaş yardımı sayısı 2019 yılında 14 milyon 747 bin iken, 2020 yılında 14 milyon 979 bine yükseldi.
ILO’nun Dünya Sosyal Koruma Raporu’na göre, ülkeler gayri safi yurt içi hasılalarının ortalama %12,9’unu sosyal korumaya harcıyor. İsviçre, İsveç gibi yüksek gelirli ülkeler ortalama %16,4’ünü, Rusya gibi üst-orta gelirli ülkeler %8’ini, El Salvador, Ukrayna gibi düşük-orta gelirli ülkeler %2,5’ini harcıyor. Afganistan, Somali gibi düşük gelirli ülkeler ise sosyal korumaya gayri safi yurt içi hasılanın sadece %1,1’ini harcıyor.
Kaynaklar:
TÜİK, Sosyal Koruma İstatistikleri, 2020
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Sosyal-Koruma-Istatistikleri-2020-37193
TÜİK, Sosyal Koruma İstatistikleri, 2019
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=sosyal-koruma-istatistikleri-2019-33668&dil=1
İLO, World Social Protection Report 2020–22
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, G-20 Platformunda Sosyal Koruma ve Türkiye’de Sosyal Koruma Tabanının Genişletilmesine Yönelik Öneriler, Atilla Ethem Zeybek
https://www.csgb.gov.tr/media/47234/atillaethemzeybek.pdf
The World Bank, World Bank Country and Lending Groups
https://datahelpdesk.worldbank.org/knowledgebase/articles/906519