Yayınlanan araştırma sonuçları İstanbul Ekonomi Araştırma tarafından, 8–12 Temmuz 2021 tarihlerinde Türkiye çapında 12 ilde 1503 kişi ile yapılan anket çalışmasının sonucudur.
Devlet yatırımlarıyla büyüyen planlı ekonomi deyince akla sosyalist – komünist ekonomi modelleri geliyor. Buna karşı özel sektörün önderlik ettiği ve vatandaşların serbestçe girişimde, yatırımda bulunduğu serbest piyasa ekonomileri daha çok Batı ekonomilerini ve kapitalizme erken geçen devletleri akla getiriyor. Bu ekonomiler içinde vatandaşlık ve işçi haklarına dayanarak sendika güvencesinde olmak, adil ve yeterli ücret talep etmek de işçi sınıfının geçmişten gelen mücadelesi ile bağlantılı konular. Özellikle 20. Yüzyılın sağ-sol çatışmaları bu ayrım üzerine kuruluydu.
Zamanla her şeyde olduğu gibi “sağ” ve “sol” kavramları da dönüşüm geçirdi. Günümüzde toplumsal ilerlemeden yana liberal görüşler “sol” diye tanımlanırken, muhafazakar ve aşırı milliyetçi görüşler “sağ” olarak tanımlanıyor. Tüm bunların içinde bir de insan hakları, milli güvenlik gibi konuları ilgilendiren meseleler var. Bu tip meselelerde bireyler genel siyasi görüşlerinden ayrı bir tavır alabiliyorlar.
Temmuz 2021’de, Deniz Baykal ve Zülfü Livaneli’nin karşılıklı açıklamalarına istinaden, toplum nezdinde sağ ve sol görüşün nasıl değerlendirildiğini araştırdık.
“Sendika = Sol” demek midir? Elbette sağ görüşte de işçilerin birtakım hakları olur. Sendikanın niteliği, işçilerin haklarını savunup savunamaması, insanca çalışma şartları ve adil ücret alıp almadıklarına göre değişir. Katılımcıların büyük çoğunluğu sendikalaşmayı desteklemenin sol görüşe ait bir eylem olduğunu düşünüyor.
Asgari ücretin düşük olması, emeğin karşılığının adil olmaması bir sendikalaşma problemi olarak da görülebilir. Bu konu için de “sol görüş” diyenler çoğunlukta. Ama neredeyse bir o kadar katılımcı da Türkiye’de asgari ücretin düşük olduğunu söylemek için sağ veya sol görüşten olmaya gerek olmadığını düşünüyor.
“Ekonominin özel sektör yerine devlet yatırımlarıyla büyümesini savunmak”, yani devletçi ekonomiyi savunmanın sol görüşe ait olduğunu söyleyenler çoğunlukta. Sağ görüş olduğunu söyleyenlerin oranı ise %29. Bu %29’luk dilimde yer alan katılımcılar, devletçi ekonomi ile milliyetçilik arasında bağ kurdukları için böyle söylemiş olabilirler. Kavramların geçirdiği dönüşümün etkisi olarak değerlendirilebilir.
Katılımcıların çoğu “doğanın zarar görmemesi için madenlere karşı çıkmak” sol görüşe aittir dediler. Bunda, son zamanlarda solcu grupların doğa ve çevre eylemleriyle bu konuya sahip çıkması etkili olmuş olabilir.
Türkiye’de daha çok solcu kesimin dile getirdiği “anadilde eğitim” talebi, artık çoğunluk tarafından sağ-sol meselesi olarak görülmüyor. Nasıl gördüklerini sorgularsak, “bir milli güvenlik meselesi” veya “bir insan hakları meselesi” diyen iki kutup ile karşılaşmak olası.