Umut Yahya Toplandı
Uzun zamandır her gün yeni bir gündeme gözümüzü açsak da hayatımıza en çok sirayet eden ve değişmeyen gündem enflasyon. Enflasyona bağlı olarak da hayat pahalılığı. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son aylarda ısrarla enflasyonun Aralık ayından itibaren düşüş trendine gireceğini vurguluyordu. Bu durum ekonomistler tarafından da bekleniyordu. Nitekim, böyle de oldu. TÜİK’in açıkladığı Kasım ayı enflasyonu %85,51’ken Aralık ayında %84,39 ile 1,12 puanlık düşüş yaşandı. 2021’in Mayıs ayından bu yana ilk kez enflasyon bir önceki aydan daha düşük seyretti. Her ne kadar bu durum hükümet yetkililerince uygulanan düşük faiz politikasının bir sonucu olarak gösterilmeye çalışılsa da kazın ayağı öyle değil. Hükümet politika faizlerini belirlemek noktasında karar verici merci olsa da piyasada aynı faiz oranları geçerliliğini korumuyor. Merkez Bankası bankalara politika faizi olan %9 üzerinden TL satışı gerçekleştiriyor, bankalar ise vatandaşa kredi verirken bu oranın çok üzerinde faiz uyguluyor. Hal böyleyken iktidarın belirlediği faiz oranları özel sektörde karşılık bulmuyor. Aradaki tutarsızlık toplumun geniş kesimlerinin alım gücünde erimeye yol açarken bu politikanın tek kazananı 2022 yılında tarihi karlar yazan bankalar gibi görünüyor.
İçerisinde bulunduğumuz durum enflasyonda düşüş olarak değil, enflasyon artış hızında yavaşlama olarak tanımlanabilir. Bu yavaşlama da baz etkisinden kaynaklanıyor. Geçtiğimiz yıl Kasım-Aralık arası enflasyondaki artış %15, Aralık-Ocak arasında ise %12’ydi. Ancak son açıklanan enflasyon oranındaki düşüş bu dönemde yaşanan radikal artıştan kaynaklanıyor. Önümüzdeki aylarda da bu düşüşün süreceği düşünülüyor. Fakat enflasyon verilerinde yaşanan değişikliğin vatandaşın cebine yansıması kısa vadede mümkün görünmüyor çünkü önümüzdeki aylarda fiyatlarda bir düşüş yaşanmayacak. Sadece fiyatların artış hızında bir yavaşlama gözlenecek. Ne yazık ki, ülkemizdeki hayat pahalılığı sorunu her geçen gün biraz daha kemikleşiyor. Bu noktada toplumsal psikolojinin de etkisinden söz etmek mümkün. Gelişmiş ülkelerde yaşayan toplumlar kriz ortamlarında krizin kalıcı olmadığına inandığı için ihtiyaç dışı harcamalardan kaçınıyor. Talepte yaşanan düşüş arzı etkiliyor ve üreticiler belirli bir süre rekabetçi fiyatlarla çalışmak zorunda kalıyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise süreç tam tersi şekilde ilerliyor. Toplumda krizin kısa vadede çözüleceğine dair inanç zayıf olduğu için fiyatların her geçen gün arttığını ve artmaya da devam edeceğini gören insanlar krizin içinde olsa dahi harcamalarını kısmıyorlar. Toplumun tüketime devam etmesi de üreticiler nezdinde fiyatları aşağı çekmeye yönelik bir refleks oluşturmuyor. Bundan ötürü fiyat artışı bir sarmala dönüşüyor ve gelişmiş ülkelere nazaran içinden çıkılması daha zor bir hal alıyor.
Kaynaklar:
Independent Türkçe, Enflasyon “Baz Etkisiyle” düşecek ama hayat pahalılığı sürecek
Türkiye Raporu, Çöküş mü Yükseliş mi?: Yeni Ekonomi Modeli, Metin Arslan
https://turkiyeraporu.com/arastirma/cokus-mu-yukselis-mi-yeni-ekonomi-modeli-10338/
TCMB, 1 Hafta Repo
TCMB, Tüketici Fiyatları