Serenay Sasa
“Benim adım Giorgia. Ben bir kadınım. Ben bir anneyim. Ben bir İtalyanım. Ve bir Hristiyan’ım. Bunları benden alamazsınız!”
Bu sözler İtalya’nın müstakbel başbakanı 45 yaşındaki aşırı sağcı lider Giorgia Meloni’ye ait. 25 Eylüldeki genel seçimlerde Meloni’nin liderlik ettiği İtalya’nın Kardeşleri (FdI) partisi, oyların %26’sını alarak sandıktan birinci parti çıktı. Meloni, yeni dönemde Berlusconi’nin lideri olduğu Forza Italia (FI) ve Matteo Salvini’nin lideri olduğu Lig Partisi ile birlikte sağ ittifaka önderlik edecek.
Aslında Giorgia Meloni, İtalya siyasetinde yeni bir isim sayılmaz. Kendisi 2006’dan beri Temsilciler Meclisi’nde yer alıyor. Meloni, ayrıca Berlusconi’nin dördüncü hükümetinde Gençlik Bakanı olarak da görev yapmıştı. Partisi İtalya’nın Kardeşleri ise 2018’deki genel seçimlere katılmış ancak sandıktan %4 oy oranıyla ayrılmıştı. Bu açıdan bakıldığında İtalya’nın Kardeşleri’nin oy oranını %4’ten %26’ya çıkarması Avrupa sağı açısından dikkat çekici bir sonuç. Seçim sonuçlarına göre sağ ittifakın Temsilciler Meclisinde 237 sandalyeye sahip olması bekleniyor.
Öte yandan, iki hafta önceki genel seçimler, İtalya’nın tarihindeki en düşük katılımın gerçekleştiği seçim oldu. 50,8 milyon seçmenin oy verme hakkına sahip olduğu seçime katılım oranı %63,9 idi. Seçimlerde merkez solun en büyük partisi Enrico Letta’nın liderliğindeki Demokratik Parti %19,2 oy oranı ile ikinci parti olurken eski başbakan Giuseppe Conti’nin liderliğindeki popülist parti Beş Yıldız Hareketi sandıktan %15,3 oy oranıyla ayrıldı.
İtalya’nın Kardeşleri’nin seçim zaferinin Avrupa’da endişe ve merakla karşılandığını söylemek mümkün. İtalya, Avrupa’nın üçüncü en büyük ekonomisi ve AB’nin de kurucu üyelerinden. Ülkede aşırı sağın kazanması İtalya’nın diğer ülkelerdeki sağ hareketler için yol gösterici bir modele dönüşme ihtimalini doğuruyor. Nitekim, Meloni, Mussolini’den bu yana İtalya’yı yönetecek ilk aşırı sağcı milliyetçi lider olacak. Gazeteci Övgü Pınar’a göre Meloni yönetimindeki İtalya, Avrupa’da, Almanya ve Fransa’nın öncülük ettiği liberal demokrasi çizgisinden uzaklaşarak Macaristan-Polonya hattına yaklaşabilir. Seçimlerin hemen ardından gelen tebrik mesajları da bu yargıyı doğrular nitelikte. Seçim sonrası Meloni’ye ilk tebrik Macaristan ve Polonya’dan geldi. Macaristan devlet başkanı Orban’ın siyasi direktörü Balazs Orban bir Twitter mesajında “Bu zor zamanlarda, Avrupa’nın karşılaştığı zorluklara karşı ortak bir vizyon ve yaklaşımı paylaşan dostlara her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.” ifadelerini kullandı. Fransa’da aşırı sağcı Le Pen ve İspanya’daki aşırı sağcı Vox da İtalya’nın yeni liderini ilk tebrik edenler arasındaydı. Bu anlamda, İtalyan basınının seçim sonuçlarını nasıl ilan ettiği de dikkat çekici. İl Foglio seçimlerin ertesi günü “Günaydın Macaristan” başlığıyla manşet atmıştı.
Seçim sonuçları Meloni’nin İtalya’nın ilk kadın başbakanı olacağını işaret ediyor. Öte yandan işçi sınıfından gelen ve bekâr bir annenin büyüttüğü Meloni’nin siyasi kimliğinde annelik ve kadın olmak önemli yere sahip olsa da kendisinin bir kadın hakları savunucusu olduğunu söylemek güç. Zira Meloni, sağ ittifaktaki partnerleri Berlusconi ve Salvini gibi aile kavramı üzerinden geleneksel muhafazakâr değerleri savunmasıyla dikkat çekiyor. Bu anlamda Meloni seçim kampanyası sırasında “doğum oranını arttırmak ve anneliği desteklemek için” ücretsiz çocuk bakım hizmetleri sağlamak adına çalışacaklarını söylemişti. Geçen yıl sadece 400.000 doğumla İtalya’nın demografik bir buzul çağı yaşadığını da ifade etmişti.
Meloni yönetimindeki İtalya’nın liberal demokrasi değerlerinden uzaklaşacağı ihtimali göçmen karşıtı söylem ve politika önerilerinden de anlaşılabilir. Özellikle son seçim kampanyasında, İtalya’nın Kardeşleri’nin lideri, Avrupa’ya gelen göçmenlerin Hristiyan nüfusun büyümesini tehdit eden büyük bir planın parçası olduğunu savunmuştu. Bununla birlikte, Meloni insan haklarını ihlal eden bir öneri sunarak Afrika’dan İtalya’ya göçü durdurmak için Libya kıyılarına deniz ablukası uygulanması gerektiğini dile getirmişti.
Meloni’nin ülke yönetimindeki deneyimsizliği ve partisinin özellikle Avro bölgesinin üçüncü büyük ekonomisini yönetme konusundaki uzmanlık eksikliği konusunda endişeler olduğunun da altını çizmek gerek. Bu anlamda eski başbakan Draghi’nin hem İtalya’nın Ukrayna’ya desteğini sürdürmek hem de ülkede ekonomik sürekliliği sağlayabilecek bir isim bulmaya yardımcı olmak için Meloni ile yakın temasta kalacağı düşünülüyor.
Sonuç olarak İtalya seçimleri, Avrupa’nın halihazırdaki siyasi konjonktürünü anlamak açısından ayrıca önem taşıyor. Covid ile birlikte şimdi de Ukrayna’daki savaşın ekonomik etkileri, yüksek ulusal borç ve fırlayan enflasyon, tüm Avrupa’daki merkez partileri derinden sarstı. Bu düzlemde, daha önceden siyasetten dışlanan ve marjinal görülen aşırı sağcı partiler “normalleşirken”, merkez partiler de sağa yaklaştı.
Kaynaklar:
Elisabetta Povoledo and Gaia Pianigiani, “Giorgia Meloni Could Be the First Woman to Lead Italy. Not All Women Are Happy”, The New York Times, erişim: 5/10/2022
The New York Times, “Your Tuesday Briefing: Italy’s Turn to the Right”, erişim: 5/10/2022
Jason Horowitz, “Victorious Meloni Faces Early Test of Italy’s Resolve on Russia”, The New York Times, erişim: 5/10/2022
Politico, “Italy’s parliamentary election 2022”, erişim: 8/10/2022
https://www.politico.eu/italy-parliamentary-election-2022/
Euronews, “İtalya seçimini aşırı sağdan yana kullandı: Sağ blok %44 oy oranını geçti”, erişim: 8/10/2022